Eğlence sınıfı bu hafta duyu organlarımız üzerine bir deneyim yaşadılar. Duyu organlarımızın neler olduğu, ne işlere yaradığı ve sağlığını korumak için neler yapabileceğimiz üzerine konuştuk. Doğuştan görme ve işitme kaybı olan küçük bir kız çocuğunun hikayesini izledik. Hayatını ve yaşadıklarını kendisi bir ropörtajda anlatıyordu. Daha sonra bu hikayenin “Black” adı ile filmleştirildiğini öğrendik. Daha sonra ise doğuştan görme kaybı olan bir ressamın İtalya’da ki deneylere nasıl dahil olduğunu izledik. Bu kişi Eşref Armağan’dı. Parmaklarıyla gören Eşref Armağan’ın etkileyici hikayesinden esinlenerek bizde parmaklarımızla görmek üzerine bir çalışma yaptık.
Eşref doğuştan görme engelli olmasına rağmen resimlerinde tonlamalar ve gölgelendirmelere bir hayli yer vermiş olması bizi oldukça şaşırttı. İncelediğimiz eserlerinde kağıtta perspektifi ustalıkla kullanıyor oluşu bilim insanlarınında dikkatıni çekmiş ve bir deneye konuk olmuş. Daha önce hiç görmediği İtalya’nin eski mimari eserlerinden birine götürüp burayı çizmesi istenmiş ve sonuç oldukça şaşırtıcı olmuş. Daha detaylı izlemek isteyenler bağlantı üzerinden içeriğe ulaşabilir. ( https://www.youtube.com/watch?v=Ii9VuuxBYk0 )
Eşref Armağan kendini şu sözlerle anlatıyor ; 1953 yılında İstanbul’da doğdum. Doğuştan görme engelliyim. Hiç görmediğim dünyayı, üç yaşımdayken çok merak etmeye başladım. Söylenilen şeylerin nasıl olduğunu merak ediyordum. O kadar meraklıydım ki elime geçen her şeyi görenlere sorardım. Nasıl durduğunu, hangi renkte olduğunu, başka renklerde olup olmadığını, değişik yerlerden bakıldığında görüntüsünün nasıl olduğunu, üzerindeki detaylarının ve o cismin ne işe yaradığını sormaya başladım. Görmezliğimin düzelmesine imkan yoktu, böyle süreceğini bildiğim için kendime göre bir yaşam hazırlamam ve yaşama uyum sağlamam lazımdı. Küçükken babam bana oyuncaklar getirirdi ve elime verirdi. Önce iki avcumun içine sığabilecek cisimleri tanımaya başladım. Bazı objeleri ise kabartma resimleri sayesinde öğrendim. O modelleri elleyerek diğer bir kağıda aynısını geçirmeye başladım. Bunu yaptıkça somut olarak çizebildiğimi anladım.” Aşağıda sanatçıya ait bir kaç eserin fotoğrafı mevcut.
Biz bu hikayeden çok etkilendik ve bizde kendi parmaklarımızla görmeyi denedik. İste bizim parmaklarımızla gördüklerimiz:
Bu çalışmayı yaparken duyu organlarımızın aslında nasıl da birbiri ile işbirliği içinde çalıştığını yaşayarak anladık. Her gün kullandığımız nesneleri gözlerimiz kapalıyken tanımaya çalışmak, onu bir kağıda çizebilmek oldukça zorlayıcı idi.
Matematik dersinde çarpma işlemlerine ve ritmik saymalara devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta öğrendiğimiz çarpma tekniğini pekiştirmek için bu hafta çarpma işlemlerimizi şifreli bir kağıtta yaptık. Çarptığımız sayıların içinde bulunduğu aralığa göre kodlanmış renklere boyadık ve hangi şeklin oluştuğunu bulmaya çalıştık.
Ayrıca kendimize yanımızda taşınabilir bir çarpma anahtarlığı da yapmayı ihmal etmedik.
Tükçe dersinde dikte çalışmaları, okuma saati ve takipli okuma çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu hafta ormanda herkes tarafından sevilen bir tavşanın başına gelenleri okuduk. Bu tavşan çok popüler olmasına rağmen kimse ona yardım etmek istemiyordu. Nedenlerini sınıfça konuştuk. Metni yorumladık ve kendimiz için çıkarımlarda bulunduk. Dikte çalışmalarımızın şeklinde bu hafta bir değişiklik oldu. Eğlence sınıfı kendi senaryosunu yazmaya karar verdi ve dikte cümlelerini bu senaryo üzerinden seçerek yaptılar. Oldukça maceralı giden bu senaryo yakın zamanda sizlerle buluşabilir. Hazırlıklı olun! :))
Herkese iyi tatiller diliyorum 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder