3 Haziran 2016 Cuma

Bisikletli Sahaf Sınıfta


Bisikletli sahaf sınıfa geldi ve Güneş’in hazırladığı çemberde oturdular. Sabah Güneş sınıfa gelince Filiz ve Rüzgar’ın adını minderlere yazmıştı. Onları da yerleştirmişti. Filiz ve Rüzgar sınıfa girer girmez, daha oturmadan Umut “Sizin adız nedir?” dedi ve sohbeti başlattı.
Filiz: Peki, n’apalım önce tanışalım mı? Nasıl tanışalım?
Umut: Tanışalım.
Filiz: Biz biraz bahsedelim önce. Biz buraya bisikletle geldik. Biz önce kendimizi anlatalım.
Umut: Sen nasıl bisiklet kullanıyorsun?
Rüzgar: Yağmurlu havalarda ben bisiklet kullanıyorum. Yağmurda çamurda
Umut: Kaydınız mı, yaralandınız mı, Bişey oldu muu?
Rüzgar: Yok bu sefer iyi geldik bişey olmadı. Sorun yaşamadık. Dikkatli sürdük.
Güneş: Daha önce oldu mu?
Filiz: Oldu ama yağmurda sürmek hakikaten biraz zor. Kayabilirsin düşebilirsin dikkatli olmak lazım.
Gizem: peki kısa bi tanışalım mı? Bisiklet ve tohumla ilgili konuşacağız ya bu konuyla ilgili fikirlerimizi söyleyerek tanışalım mı?
Filiz: evet. Mesela bisiklet kullanıyorsanız kullanıyorum veya evet istiyorum gibi. O şekilde tanışalım olur mu? Senin bisikletin var mı mesela? Hiç bişeyler ektin mi mesela?
Güneş: benim bi çiçeğim var. Şimdi paten aldık paten sürmeye başlıcam. Film çekmeyi severim. Bu ladar.
Derinsu: scooter sürmeyi seviyorum, paten sürmeyi seviyorum 
Filiz: Güzel ya, herkeste bir teker alışkanlığı var aslında.
Derinsu: Bisiklet sürmeyi seviyorum iki tekerlekli. O kadar.
Zeyneb: ben paten sürmeyi seviyorum. Çiçekte daha önce bir sürü ektim. 
Filiz: Bahçeniz falan var mı mesela?
Derinsu: Benim evde var. Bir sürü çiçeğim var.
Filiz: (Yankıya) Peki, senin?
Yankı: Ben dedemle ekiyordum bir sürü. Bisiklet sürmeyi severim ama hiç tek başıma ekmedim. Dedemle büyüttüm daha çok .
Rüzgar: bende bisiklete binmeyi seviyorum. Hiç patenim olmadı ama tohum ekmeği öğrendim. Filiz’le birlikte çeşit çeşit tohumlar ektik, onları büyüttük. Öyle güzeldi ikiside.
Filiz: (Umut’a) sen. Sen sever misin?
Umut: Benim adım Umut Öğünç. Harika biriyimdir. Her gün spor yaparım ve hiç ayaklarımı kırmaktansa kendime kıramp( buradaki dediğini bende anlamadım yabancı bişey mi acaba) dansı yaparım. Harıka yemek yaparım.
Gizem: Peki bisikletin var mı Umut senin?
Umut: Var ama çok eskiden. Çok eskiydi ve ben kullanamadım.
Gizem: Peki hiç tohum ektin mi?
Umut: ektim. Tepeden tırnağa oralara ekerim. Onlar ağaç olur işte. 
Gizem: Başka kendinle ilgili Rüzgar ve Filiz’e söylemek istediğin bir şey var mı?
Umut: Her zaman dolapları düzenli tutarım. Eşyalarımı dolaba koyarım. Çok düzenli bir öğrenciyimdir. Her zaman ödevlerimi yaparım. Harika bir durumdur bu.
Gizem: Güz?
Güz: Ben söylemicem.
Gizem: tamam.
Derin: Hayvanları çok severim. Bisiklete binmeyi severim. Iııııı annemle çiçeklerimiz var.
Filiz: Hiç sebze mebze ektiniz mi? Onlardan yetiştirdiğiniz şeyler  var mı ya da yediniz mi?
Derin: İşte domates yetiştirdik. Bir sene boyunca. Adım da derin. Bi de kamp yaparız.
Filiz: Bizde oralara gelicez. Biz de çok fazla kamp yaptık.
Umut: Hiç ormana gittiniz mi? Hangi ormana gittiniz?
Filiz: Bilmiyorum isimilerini hiç bilmiyorum ama bir sürü ormana gittik aslında. Çooook yüksek ağaçların olduğu ya da bodur ağaçların olduğu ormanlarda kaldık.
Rüzgar: Almana’ya gittik mesela. Almanya’da karaormanlara falan gittik mesela. 
Umut: Karaormanlar mı Orada vahşi canlılar var mı? Ayılar kurtlar neler var?
Filiz: Ayılar var sanırım ama biz hiç denk gelmedik. Ama bazen çok korktuğum zamanlar oldu. Çok uzun ağaçlar vardı ve güneşi kapatmışlardı. Hiç ışık yoktu nerdeyse. O zamanlar korktum biraz.
Umut:kurtlar bile var mıydı? Baykuş gugukluyor muydu?
Filiz: baykuş duydum ama hiç görmedim.
Gizem: evet şimdi birkaç kişi daha kaldı. Onları da dinleyip devam edelim.
Atilla: Ben de Derin gibi hayvanları çok severim. 
Yankı: bende severim.
Atilla: bisikletim var. Daha doğrusu eskidi biraz ama kullanıyordum. Tohum da ektim. Böyle bir arkadaşım vardı. Ankara’ya gitmiştim. Çam ağacı ektik orda. Fidan. Bayağıda büyüdü şimdi. Adım kaldı. Adım da Atilla.
Gizem: ben de Gizem.
Atilla: Tam adı Gizem Tuğçe Tayhan
Gizem: Evet J Tam adım Gizem Tuğçe Tayhan. Ben de kısa mesafelerde bisikletle ulaşımımı sağlıyorum genelde. Tohum ekiyorum hatta küçükken bir bostanımız vardı. Salatalık domates biber taze fasulye falan ekmiştik. Sonra yedik.
Filiz: Peki burada ektiğiniz bahçeniz var mı?
Gizem: aslında ekili bahçemiz yok ama hemen şurada ki saksılarda domates ve biber vardı. Dalından koparıp yediğimiz. Hatta biber hala var. Biz bazen Derin ve Güz’le alıp yiyoruz oradan. Takipteyiz yani çıkınca koşuyoruz ama bahçemiz olsun istiyoruz.
Güneş: Bi de mantar.
Gizem: evet, geçen hafta bahçede mantar gördük.
Filiz: tamam bizde getirdik bi kaç bişey ekelim. Bizim de katkımız olmuş olur.
İdil: benim adım idil. Hayvanları severim. Bisiklet sürerüm. Patenim var. Evde de bir çiçeğim var.
Filiz: Herkes bisiklet sürüyor paten kayıyor. Ne güzel ya.
İdil: benim evde bi de 6 tane kedim var. Bi de bahçemizde domates ve biber var.
Filiz: Bir de pateni olmayan birini bulalım J
Elif: benim yok.
Filiz: peki sen napıyorsun?
Elif: ben kirpileri çok seviyorum. Bayılırım.  Hatta kirpim vardı.
Filiz: nasıl? Ben hiç görmedim ve hep merak ediyorum.
Elif: çok tatlı. Böyle kendini sevdiriyo
Filiz: dikenleri batmıyor mu?
Elif: Hayır batmıyo. Yumuşak zaten. Korktuğunda biraz daha diken diken oluyor.
Filiz:  Bizde çok seviyoruz ama hiç yanaşma şansımız olmamıştı. Korkuyoruz biraz da dikenlerini atar falan diye ama kendini de sevdiriyormuş. 
Elif: hatta masalımda var kirpi.
Zeyneb: Bişey sorucam. şey Nasıl besleniyorsunuz?
Filiz: biz normalde et yemiyoruz. Yolda da yemiyoruz. Onun dışında yolda sebzelerle besleniyoruz. 
Elif: Pazardan mı alıyorsunuz?
Filiz: Bazen pazardan alıyoruz. Bazen ağaçtan yiyoruz. 
Atilla: suyu nerden buluyorsunuz?
Filiz: Çeşmeler temizse onlardan. Yani oralardaki insanlar nasıl içiyorsa bizde öyle aslında.( bi anda soru cevaba döndük ve herkes merak ettiklerini sormaya başladı.)
Güneş: Bu arada eviniz ar mı?




Filiz: Evimiz aslında yok. Şimdilik bi akrabamızda kalıyoruz. Böyle.
Yankı: peki hayvanlar size saldırıyor muydu? Hiç köpek kovaladı mı?
Filiz: köpekler bayağı oldu. Zaten köpekler her yerde çok var. Ama alıştık onlara.
Yankı: Nasıl kurtuluyorsunuz peki?
Rüzgar: Bi bağırma yöntemimiz var. Bahsedelim mi Filiz? Şimdi onlar bize yaklaşınca bizde bağırmaya başlıyoruz, korkuyorlar bizden. Ama bir kere mesela şöyle oldu. İki köpek peşimize takıldı. Biz korktuk acaba bizi ısıracaklar mı diye. Ama daha sonra anladık ki bizle arkadaş olmak istediler. Bizle beraber yürüdüler. Yokuşu beraber çıktık ama yokuştan inerken onlar geride kaldı maalesef.
Filiz: hatta o köpeklerden biri topal olmasına rağmen çok uzun bir süre bizimle devam etti.
Elif: Ben kolonya ikram edicem.
Filiz: et hadi bakalım.
Filiz: Şimdi biraz yolculuklardan bahsedelim mi?
Atilla: Paris’e gittiniz mi?
Filiz: Ben gitmedim ama Rüzgar gitti hem de bisikletle.
Rüzgar: Ben bisikletle İstanbul’dan evimden çıktım. Yunanistan’dan İtalya’dan geçtim ve Paris’e gittim.
Gizem: Ben aslında bir kırılma noktası var mı bunu merak ediyorum. Nasıl karar verdin ve yola çıktın? Yıllardır da yoldasın.
Rüzgar: Aslında karar vermek gibi değildi de bir şekilde bu yöne sürüklendik gibi. Biraz canımız bisiklete binmek dolaşmak istedi ve  bi yandan da Avrupa’yı görmek istedik. Ben İstanbul’dan çıktım. Böyle bir 3 ay tek başıma bisiklet sürdüm. 3 ay sonra Filiz bisikletini uçağa yükledi ve Belçika’da bana katıldı. Belçika da katıldı o da hemen Fransa’nın komşusu bir ülke.
Atilla: Uçağa bisikleti nasıl koydunuz?
Rüzgar: Filiz onu başarmış.
Filiz: Evet koyuluyor. Eşya gibi onu da koyabiliyorsunuz. Bazen parçalarına ayırmak gerekiyor ama ben bütün olarak koyabilmiştim. Ondan sonra Belçika’da indim işte. Ordan buraya 3 ayda bisiklet sürerek geldik. Hatta dönerken paramız da yoktu. 
Elif: (Filiz’in küpesini göstererek) bunları satarak di mi?
Filiz: hı hı. Bunlardan yapıyorduk.
Gizem: Bir haritadan yerlerini gösterelim mi gittiklerinizin?
Rüzgar: Olur. Oradan da görmüş oluruz.
Atilla: Yaylaya çıktınız mı?
Filiz: Yaylaya çıkmadık çünkü yoktu. Avrupa biraz daha düz. Genelde daha düz Türkiye gibi değil o yüzden.
Zeyneb: Elektronik aletleriniz var mı?
Filiz: Biz cep telefonu kullanmıyoruz ama onun dışında internet varsa eğer mail yoluyla iletişim kuruyoruz.
……..
( o sırada haritayı getirdim ve sohbet haritadan devam etti. )
Filiz: Çocuklar gösterelim mi?




Rüzgar: Biz nerdeyiz şimdi
Atilla: İstanbul
Rüzgar: Nerede İstanbul harita da.
(Atilla yerini gösterdi. )
Rüzgar: Evet. Biz buradayız. Ben de buradan bindim bisiklete önce Yunanistan’a geldim. Şurada açık sarı olan. Oradan sonra devam ettim Arnavutluk, Karadağ,Bosna-Hersek, Hırvatistan ve İtalya’ya geldim. İtalya’nın güneyinden devam ettim ve Fransa’ya geldim ve Paris’e çıktım. Bürüksel’de burada Filiz’in geldiği yer. Belçika yani. Daha sonra Hollanda ve Almanya’ya gittik. Polonya’ya gittik. Çek…
İdil: Bürüksel lahanası gibi mi?
Rüzgar: Nasıl?
Filiz: Bürüksel lahanası
Rüzgar: Haa. Evet orada..
( burada sorular yoğunlaşıyor ve cümleler bitmeden bir başka soru geliyor. )
Filiz: ( Dünya haritasını göstererek) Geçen sene işte buraları gezdik. Bu sene de ( Türkiye haritasını üste aldı) daha yeni geldik bir ay önce. Biz nerdeyiz biliyor musunuz? İstanbul’da. Burada
Rüzgar: İstanbul’dan başladık. Denizi takip ettik. İğne ada diye çok güzel bir yer var. Oraya gittik. Daha sonra Çanakkale’ye gittik buradan. Burası Gelibolu yarım adası ve oradan vapurla geçmeniz gerekiyor Çanakkale’ye. Çanakkale’den denizi takip ederek devam ettik. İzmir’e gittik. Bodrum’a Muğla’ya Antalya Mersin’e kadar gittik.
Filiz: Yol üstünde okullar vardı. Sizin yaşınızda çocukların olduğu okullara gittik. Sizin gibi onlarda çok tohum meraklısıymış. Onlara da tohum verdik. Bahçeleri varmış. 
Güneş: Siz karbon ayak izini mi düşürüyorsunuz?
Filiz: Ne demek olduğunu biliyor musun?
Güneş: yaniii, pek değil.
Filiz: Doğayı kirletmeden en az zarar vererek yaşamak gibi. Peki tohumlarla ilgili merak ettikleriniz var mı? Sormak istedikleriniz. Yanımızda bir sürü tohum var. Sebze, meyve bir sürü tohum getirdik. 
İdil: Çilek tohumu var mı?
Filiz: Biz de yok ama çilek tohumla mıydı tam hatırlayamadım.
Elif: Peki tohumları nereden buluyorsunuz?
Filiz: Tohumları nereden buluyoruz. Türkiye’yi gezdik ya, yolda bir sürü insanla karşılaştık bir sürü köylere uğradık. Bizim böyle bir amaçla yola çıktığımızı duyunca baya bi tohum verdiler. Biz de kendi tohumlarımızı onlara verdik. Takas yaptık yani. Tohumlarımızı göstermeden önce kimlerden topladık ve yoldaki fotoğraflarımızı gösterelim mi?
………….
Fotoğraflara bakarken bisiklete yama yapmayı, bisikleti nasıl tamir ettiklerini, kitapları bittiğinde ne yaptıklarını,  şampuansız nasıl yıkanılabilineceğini, yağmurda veya gölde de yıkanılabileceğini, parasız nasıl yaşadıklarını, ağaçlardan nasıl beslenebildiklerini, bir daha yola çıkıp çıkmayacaklarını, yol üstünde karşılaştıkları çocukları ve masallar dinledikleri insanlar hakkında konuştuk. 
……………
Filiz: Bu arada tohumlarımıza bakalım isterseniz.
Elif: Masalları verelim o zaman.
Filiz: Nasıl verelim anlamadım.
Elif: Yazdık biz. 






Filiz: Hepiniz yazdınız mı şimdi?
Elif: Ben demiştim. Kirpileri çok seviyorum benim masalımda kirpi var.
Derin: Benim masalım Derin ve Gizem.
Filiz: Beraber mi yazdınız?
Derin: Hı hı.
Filiz: Elimizdeki tohumlara bakalım.
Filiz: Kışın bu mevsimde çok fazla dikilemiyor. Ben araştır. Dikebileceğimizi bildiğim bakla var tere var roka var ve bakla var.
Güz: Marul. Marul var.
İdil: Tere ne?
Atilla: Tere yenecek bişey mi?
Rüzgar: evet evet. Maydanoz gibi. Ekşimsi
İdil: Marul vericek misiniz?
Zeyneb: İki tane verecek misiniz?
Filiz: Vericez. Vericez ama vermek önemli değil. Önemli olan bu tohumları büyütmek ve başkalarıyla paylaşmak. Çünkü bu tohumlar çok değerli ve atalık tohum deniyor bunlara. Yani yıllarca ekilebilir. O yüzden ektikten sonra bakmak ve yetiştirmek çok önemli. 
Gizem: Şimdi şöyle yapalım mı? Önce biz on saksı değil de 2 saksı dikelim ve bakalım biz bu bitkilere bakabiliyor muyuz? Sorumluluklarını yerine getirebiliyor muyuz? Tohumlarını değerlendirebilecek miyiz? Bakalım ve eğer bakabilirsek Filiz ve Rüzgar’ın müsaitlik durumuna göre davet edelim. Hem ürünlerimizi ikram ederiz hem de o mevsime uygun tohumları varsa onları ekeriz olur m?
Derin: Bana uyar.
…………………………
Filiz: Pamuk topraktan çıkıyor ve ben bunu yolda öğrenmiştim biliyor musunuz? Tohumu içinde. Bakın
Yankı: ya ben pamuk ekmek istiyorum.
Filiz: Ben bakmıştım bu mevsimde ekilebilen tohumlara ama içinde pamuk yoktu maalesef.
……….
Kavun-karpuz tohumu Sizce hangi mevsimde ekilir?
Sınıf: Yaz
Filiz: Bahar
…………..
Elif: yazında gelin bize. Yazında gelin. Rüzgar, rüzgar bizde kalın burada. Size minderleri ayarlarız yatak yaparız. Kalın burada. 
Filiz: Biz zaten İstanbul’dayız bi süre. Çapadayız.
Elif: Dikilitaşa yakın mı?
…………..
İdil: Bakla ne? Baklava mı? 
Derin: Baklava değil ya





Roka, tere, pamuk, sarı havuç, kavun, karpuz, çekirdek, marul, mısır(kırmızı mısır, cam mısırı), ceviz, börülce, kestane, şeker kamışı… ve bir sürü tohum ve Türkiye’nin neresinden alındığını gördük. Dokunduk. Hangi mevsimlerde ekildiğini öğrendik

Filiz: Bu tohumları ektikten sonra bazıları bir hafta sonra bazıları da 4 5 gün sonra çıkıcak. Çıkması lazım yani. Özellikle tere tohumlarının. Ve bunların toprağı şu an bayağı sulu. Kurudukça toprak su koymamız gerekiyor.
Derin: Ona parmağımızı sokucaz eğer nemli ise suya gerek yok.
Güz: Marul kaç gün sonra çıkacak benim kuşlarımın ihtiyacı var acil. 
Filiz: Marul 6 ile 10 gün arası çıkıcak. 
Umut: Rüzgar sana bir hikaye anlatayım mı? ( bir tohumun ağaca dönüşme hikayesini anlattı. )
Filiz: Bu arada Roka da 6-10 gün arası çimleniyor bakla da 10 gün falan.
Rüzgar: Tohumları ekerken toprağa çok bastırmamız gerekiyor.
Derin: Böyle mi?
Rüzgar: Evet. Mesela baklayı biraz daha derine ekmemiz lazım. Tere daha yukarıda olacak. 
Yankı: Biz şimdi tohumları ekiyoruz  ya. Nereye ektiğimizi unutursak?
Filiz: evet ama onlar çıkınca nerede olduklarını anlayacağız zaten.



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder