3 Haziran 2016 Cuma

Çimlenmeyen tohum


Bir gün bir çocuk varmış ve anne ve babası kaybolmuş. Onları bulmak için yolara düşmüş. Ormanda bir cadı ile karşılaşmış. Demiş ki “ eğer benim için çalışırsan aileni bulmana yardım ederim “demiş. Kabul etmiş bunu çocuk. Cadı ona ilk görev olarak bir ormanı yok etmesini söylemiş. 
Güz: yok artık!
Bu büyük görevi çocuk almak istememiş ve demiş ki, ne demiş?
-Yankı: Ben bunu yapamaaaamm.
Ben bunu yapamam demiş. Peki çocuk ne demiş ormanın yakılma isteğine, kabul etmiş mi?
Güz: olur.
Çocuk “olur” demiş ve ormandaki bütün canlıların evini yakmış.
İdil: Terbiyesiz yaa
Önce ağaçları yakmış sonra ormandaki bütün evleri yakmış. 
Güneş: yaaaa
Yankı: Pişmiş tavuklar
(Kahkahalar)
Atilla: Korku yerine komiklik.
Yankı: komedi yapıyoruz.
Güneş: Korkunç şeyler düşünün
Eveett, eğer siz korkunç düşünürseniz korkunç olabilir ama düşünmezseniz olamayabilir.
Peki ormandan sadece bir canlı kurtulmuş ve bu???
İdil: Bir karıncaymış
Ve bu bir karıncaymış.
Atilla: Yaa karınca mı yaa?
Güneş: İdil korkunç düşünsen
Karınca ailesini, toprağını, evini, tüm yaz boyunca topladığı yiyecekleri kaybetmiş ve çok öfkelenmiş ve demiş ki:????
Güneş: Seni öldürücem. Ben kendi kanımı alıp senin iğrendiğin yani popona sürücem.
Demiş.  Ve bu çocuğu bulma için başlamış diğer ormanları gezmeye ve yaşadıklarını anlatmaya…
Elif: Bir şey sorabilir miyim? O karıncayı geçene kadar çocuk ölmüştür bile. Karınca o kadar minik ki ormandan nasıl çıksın?
Güneş: Bu karınca çok hızlı bir karıncaymış, o yüzden yangından kurtulmuş o.
Zeynep: Ve elif bu bi masal. Masallarda hızlı olabilir.
İdil: Tuuur booo k a rın ca!
Ve bu karınca az gitmiş uz gitmiş
-          Dere tepe düz gitmiş
Yok hiç dereyi tepeyi hiç çıkmamış  demiş ki “ hiç uğraşamam dereyle tepeyle”. Bir araba kiralamış ve bu arabayla bir başka köye gitmiş. Burada bir ormanın içine girmiş ve ormanda ilk olarak kimle karşılaşmış?
Güneş: Cadıyla
Cadı demiş ki senin ormanını yakan çocuğu biliyorum sana onu gösteririm ama sen benim????
Yankı: öğrencim olursan.
Karınca demiş ki:???
Derin Su: ama ben küçücük bir karıncayım.  Napabilirim ki? 
Demiş. Cadı ona demiş ki: 
Atilla: Yaparsın yaparsın. Neden yapamayasın?
Karınca da ona demiş ki: ???*
Derin: evet demiş. Ama bir şartım var demiş
Güneş: Beni ona göster popo
Demiş.  Cadının en sinirlendiği kelime popoymuş ve o kadar sinirlenmiş ki hemen karıncanın poposuna bir tane yapıştırmış J sonraaaa karınca birden bire bunun etkisiyle büyümüş, büyümüş, büyümüş, büyümüüüüüüüş ve olmuş. 
Elif: okul kadar olmuş :D 
Cadı demiş ki:?
Zeynep: seni insan yaptım kiii bu çocukla karşılaş.
Derin Su: yoksa çocuk seni ezer.
Yankı: of ya o zaman ezemez.
Elif: Gizem hadi bana vurda kral ben olayım.
Çocuk o sırada başka bir ormanı yakmak için oradan uzaklaşmış.
Zeyneb: öğretmenim duvarda kocaman bir kalem izi var.
Yankı: Pusula olsun.
Yolda giderken pusulasına bakmış ve pusulası
Güz: Ters dönmüş.
Ve çocuk yanlış yöne dönmüş. Gittiği köyde güzel mi güzel, güzel mi güzeeeel?
Atilla:  prenseees
Bir prensesle karşılaşmış. Çocuğun bu köydeki ormanı yakması gerekiyormuş.
Elif: aa dür bişey söylicem. Ama kız onu istememiş çünkü o ormanı yaktı.
Derin su:  hayır yakmadı daha
Elif: hayır önceki ormanı
Derin: ama bunda korku yok.
Siz yaparsanız korku olur bu. 
Size isterseniz bu getirdiğim hikâyeyi okuyabilirim. 
Yankı: hayır bu güzel gidiyordu
Güz: ama ben ejderhada olsun isterdim. Karınca çok oldu. 
Güneş: öğretmenim kendi masalımızı anlatalım.  Bizim fikirlerimizden olsun.
Tamam.
Sonra çocuk bu kıza aşık olmuş ve köyü yakmayı biraz etelemek istemiş. Bu sırada bişeyler yapması gerekiyormuş ve 
Atilla: İş başvurusunda bulunmuş.
İş başvurusunda bulunmuş ve sarayda ne olarak işe başlamış. 
Derin: prenses koruyucu
Güneş: Büyücü
Oylama yapalım mı?
5 oyla prenses koruyucusu olarak işe başlamış ve her sabah uyandığında prensesi görüyormuş ve her gece de prenses uyuyunca uyuyormuş.  Gel zaman git zaman günler o kadar güzel geçmiş ki çocuk ormanı yakması gerektiğini unutmuş. Sonra cadı bir gün 
Güneş: o tuvalatteyken gelmiş ve demiş kii
İdil: ya canım ormanları yakacaktın, yakmadın?
Çocuk demiş ki “ya tuvaletteyim burası benim özel alanım çıkar mısın? “ demiş. 
Cadı da “pardon pardon pardon görmedim bakmadım bakmadım çıkıyorum yaaa “demiş.
Cocuk gelmiş demiş ki: 
Güneş: ya napıyorsun ya tuvalette bile rahat yok popo
Derin: popo dedi kızması lazım
Cadı bir sinirlenmiiiişşş bir sinirlenmiiişşşşş. Elini kaldırmışşşş tam indiricekken prenses içeriye gelmiş. Cadı kaybolmuş hemen. Bir süre daha gelmemiş ama çocuk cadının neden geldiğini ve hiç vakti kalmadığını hemen fark etmiş. Ormanları yakması gerekiyor. Bir karar vermesi gerekmiş; ya prensesle yaşayacak anne ve babasını bir daha görmeyecek ya da ormanları yakacak prensesi hiç görmeyecek… 
Sonra demiş ki:  
Güneş: eğer aralarında seçim yapmam gerekiyorsa ben gidiyorum.
Evet seçim yapmamış ve demiş kiiiiii: ben eğer yüzümü ağzımı burnumu değiştirirsem bu cadı beni tanımaz bende cadıdan kaçmış olurum. 
Güneş: o zaman estetik olsun. 
İdil: yalnız köyde değiller mi zengin bir yer değil sonuçta nasıl estetik olacak?
Gizem: muhafızlar kim bilir ne kadar maaş alıyorlardır estetik olacak parası vardır.
Sonra demişki estetik yaptırırsam bu cadı beni asla bulamaz ve başlamış estetik doktoru aramaya. Az gitmiş uz itmiş prensesi bırakıp gitmiş. Sonra prensese demiş kii
İdil: prenses ben gidiyorum.
Ben gidiyorum. Yıllık izne çıkıyorum iki hafta yokum. Ülkeyi dolaşıp geri gelicem.
Sonra gezmiş dolaşmış ve bir doktor bulmuş. Doktor ona bir tohum vermiş ve demiş ki sana verdiğim bu tohumları ekmem gerekiyor ve bu tohumlardan çıkan bitkiyi suda kaynatıp yüzüne sürersen kimse seni tanıyamaz demiş. Çocuk tohumları almış ve tekrar prensesin yanına dönmüş. Çok sevdiği bir saksısı varmış ve bu saksıya bu tohumu ekmiş ve tohum ona demiş ki:
Güneş: Seni güzelleştireceğim. Böyle kısık bir sesle söylemiş. 
Elif: Çocuk tohuma gelince demiş ki cadı gelirse saklan prenses gelirse de saklan.
Sonra çocuk her gün saksısını sulamış, ona güzel sözler sözlemiş. Her gün onunla konuşmuş. Bir tohum ne isterse onu yapmış. Ne sevgi sözcükleri, ne gübreler neler neler yapmış tohuma ama tohum bir tüelü çimlenmemiş. Peki neden?
Elif: Ilık su vermesi gerekiyordur belki su soğuktur.
Bir hafta ılık su vermiş her gün onunla ilgilenmiş ama tohum çimlenmemiş.
Zeynep: O doktor bence cadıymış ve başka tohum vermiş.
Güneş: Doktor çocuğu kandırmış çünkü cadının sevgilisiymiş.
Atilla: Çünkü sahte içinde makine var. Tohum değilmiş o
İdil: Çocuk aslında yüzünü değiştirmek değil kız olmak istiyormuş ondan.
Umut: Çünkü onu güzel büyütmesi gerekiyor. Büyütememiş.
Çocuk almış saksıyı camın kenarına koymuş olmamış, çatıya çıkarmış olmamış, seni ormana arkadaşlarının yanına götürcem demiş götürmüş o da olmamış. Belki de yalnız kalmak istiyorsun demiş onu çok uzak diyarlara götürmüş yine olmamış.
Güz: Bence o bir makine. Çiçek açmadan büyüyecekmiş. Bi dakika tohum gibi kalmış sadece di mi? Tamam.
Elif: Sonra demiş ki her bitkinin güneş alması gerekiyor demiş. Güneşe koymuş.
İdil: Çünkü çocuk sabırsızmış.
Ama çocuk altı ay beklemiş. Siz hiç tohum ektiniz mi kaç haftaya veya kaç güne çıkıyor tohum? 
Derin: Annem domates ekmişti ama o ekmişti. 
Zeyneb: Evde çiçeğim var benim
Yani hiç biriniz kendi tohumunuzu ekip o çimleninceye kadar ona bakmadınız öyleyse. Peki bu masaldaki çimlenmeyen tohumun nasıl çimleneceğini bulmak için napalım?
Güneş: Kendi tohumumuzu eksek.
NOT: Bir anda herkes tohum ekme fikrine katıldı ama bizim bu esna da yemeğe gitmemiz gerektiği için bu konuyu daha sonra konuşulacaklar konusunda ekledik ve yemeğe çıktık.
EN NOT: Bu dokümantasyon esnasında hiç fotoğraf çekemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder