12 Mart 2016 Cumartesi

Şiddetsiz İletişim 12.03.2016

Giriş : Vivet girişte duygusal ihtiyacı ile başladı. Daha sonra 2 gün için geçerli olacak toplu anlaşmalardan bahsetti. " Uymayan var mı?" sorusuyla şiddetsiz iletişime uymayan bir kelime ile başladığını ifade etti. Günün akışı sunuldu:

9.30-11.00: 1. Oturum
11.00-12.30: 2. oturum

13.00-15.00: 3. oturum
15.30- 17.00 4. oturum


İçinize doğru dönüp şiddetsiz iletişim denilince aklınıza gelen nedir? Ne uyanıyor benim içimde? Zihnimizi hazırlayalım ve çember döndürüp bunu hem konuşalım hem de içinizde buraya dair ne var öğrenelim.

Çember olmanın önemi mevcut hiyerarşiyiyi azaltmak öğretmen ve öğrenci arasındaki, eşdeğerliliği sağlamak, göz seviyesine yaklaşmak. Çocuk katılımını sağlar, özgüveni arttırır. Söz hakkı için bir nesnenin dönmesi; niyeti her kimdeyse söz ondadır. Şiddetsizlemedeki en önemli şey: inlemek. Herkes birbirini dinlerken karşısındakine cevap düşünüyor. Dinleme alışkanlığını geliştirmek için sözün kime gittiği, yani sözü ben vermicem, söz gidecek. Bunlar şiddetsiz iletişimin etrafındaki parçalar. Birbirimize sen diye hitap etmek aradaki eş değeliliği artırır. Ne kadar eş değer olursak iletişim o kadar akar.

Öncelikle konuşma nesnemiz olan " kalp" sıra ile giderek başladı ama daha sonrasında ihtiyaca yönelik olarak kullanılmak üzere çember başladı. Katılımcılar şiddetsiz iletişimden neler beklediğini, neler çağrıştırdığını ve aktif öğretmenlik yapıp yapmadıkları üzerine çember başlatıldı.

Burcu: Gücün dilde başladığı ve bundan arınmak gibi bir derdim var. Bu arınmış dille çocuklara nasıl ulaşırı mı merak ediyorum

Demet: Dinlerken ister istemez yargıladığımı fark ediyorum ve benim için rahatsız edici bir durum. Bunu aşmak istiyorum. Umarım bu önyargılardan sıyrılırım.

Uğur: İletişimin başladığı hal diye düşünüyorum. Şiddetsiz iletişimi uyulamadığımız anlarda iletişimin başlamadığını düşünüyorum.

Özlem: Günlük konuşma dilindeki küfürler ve cinsiyetçi kelimeler geliyor ve bunlardan nasıl arınabilirim aklıma geliyor şiddetsiz iletişim deyince

Şevko: Karışılıklı olarak birbirini bastırmadan karşılıklı dinlediği iletişim şekli olarak ifade edebilirim

Zeynep: Kendi içimdeki şiddeti kaldırmak. Özellikle karşımdaki insan beni dinlemediği zamandlarda içimdeki şiddet yükseliyor.

Vivet: ( bir süre durdu) Şu an içime baktım. Şu an içime baktım. Önce ne söylemek istiyorum onu ayarlamaya çalıştım. Şiddetsizlik burada başlıyor. Ben soruyu kendime sorunca; barış içinde içbirliği için bağlantı. Bağlantıı olmayınca kopukluk oluyor kopukluk oluncada kutuplar oluyor. Güç kelimesi geçti, onu birlikte kullanmayı anlıyorum. Kendini bilemk bnu fark etmez, gücü kullanabilmek. Farkındalıkla ilgili bişey. Farkındalığım artınca otomatik reaksiyon vermekle susup kendimle iletişime geçmek arasınaki çizgiyi anlıyorum. Bu farkındalık olduğu için by bir yolculuk. Ben hala bu yoldayım. Kendini anlama hali. Bir de knedinizi anlayabildiğiniz o kadar başkasını anlıyorsunuz.


Bir kaç varsayımdan bahsedebilirim. Hem kendim uyguluyorum hemde anlatıyorum. Bir anlaşma yaptık bir anlaşma yaptık alışveriş yapacaktık. Buluştuk ve elinde paketler var. Bende bana verilen sözün tutulmasına ihtiyacım olduğu için ve güven duymaya ihtiyacım var. Bende elinde ki paketleri sorunca birden hebele hübele cevaplar. Hani şiddetsiz iletişiyorduk. Bana dedi ki " ama bugün pazar!" Yani bu süreçte pazar aslında olmaz :)



Şiddetsiz iletişimi yaşadıkça paylaşabiliyorsunuz. Her şeyin metodu var diyorlar. Şiddetsiz iletişimin metodu çok basit. 4 adım. Öğrenilir ve öğretilir. Zihniniizle öğreniyorsunuz. Karşınızda bir insan ağzını açmadığı zman siz pazar günü diyorsanız ve bırakıyorsanız o zaman olmaz. Size sihirli bir değnek sunmucam. Siz bunu uyguladıkça alıştırma yaptıkça ve geriye dönmedikçe bunu hem yaşayıp hem aktaracaksınız. Ama kendinize alıştırma alanları yaratmazsanız, bir grup bulmazsanız yerinizd kalırsanız o zaman 15 20 gün sizi idare eder sonra yutar. Çünkü dışarıdaki hayat şiddetli, yarılar dünyası...

Bunu 2 günde anlamak mümkün ama alıştırma ortamı şart.

İnsanın doğası empatik. Ben bunu paylaştığım zamanlarda manvi ruh hali gibi anlaşıllıyordu ama şimdi biliyoruz ki insanın yapısında bu empatik olabilme verileri mevcut. Eğer hormınal bir rahatsızlığı vs yoksa potansiyel olarak empati insanın doğasında var.

İnsanların başına ne geliyorda empati duvarından kopuyor.

Burada bir parantez açıldı ve bir çember döndü: " Empati nedir?"

+Ana fikir olarak karşımdaki insanın dünyasını anlamak

 Vivet: Empati kurabilirseniz hayatıınızda nasıl bir fark yaratabilir?

zeyyat:  Karşıdakini anlarsak toplumun tüm bireylerini etkiler ve toplumla uyumun zeminini yaratır.

Bahar: Rahatlatıcı bir etkisi olur. Kendi doğrularımızı savunmaya çalışmak yerine karşımızdakileri dinleme fırsatı yatır

Yıldız: Ani karar verme durumlarında beni engellediği için iyiki var diyorum. ama üst kat komşum hamile olan ve bahçeme gelen kedi konusunda bana epey şiddetli iletişim kullandı. Kedici teyze :)

Vivet: Sunu mu anlamamı istiyorsun empatik olmak iistiyorum ama hayatımda beni zorluyır ve sınıra geliyorum. Çocuklarla uygulamaya çalışıyorum ama normak hayatta zorlanıyorum mu?

Güvenmeye mi ihtiyacın var?

Yıldız: Evet

Vvier: Komsuna güvensen onunla iletişime geçeçceksin ve halledeceksin belki. Ama ben onun ihtiyacını gördüm.
Empatiyi akıttığınız zaman hemen bir sonraki aşamaya geçiyor. Benim sana verdiğim empatiden sonra sen kendine empetik bakıyorsun. İçine bakıyosun ve kendini anlamaya çalışıuyorsun.

İnsanların arasındaki iletişimi akışa geçirdiğini, bazı durumlarda ne kadar zor olduğunu duydum. Çocuklarda daha kolay, onların gelişimine daha çok katkı sağladığınız için daha kolay uyguluyorsuuz.

yıldız: Bir de destek alıyorum rehberlikten

Vivet: Empatik olmak için hangi kaynakları harekete geçircez? Merkezimizde duralım sallanmayalım. Burada birebir iletişime geçildiği için empati kurulabiliyor ve ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Destek alıyor


şiddetiz iletişimde yanlış yok. Doğru ve yanlış şidet ifadesi. Ordan haklı haksıza gidiyoruz. Bu yok

Sürdürdüğünüz tarışmalarda gzli veya açık, çinizdeki his ben haklıtyım. Ona da haddini ildircem. Daha da içinizde ki; Adil değil. Hiç adil değil! Dir içiniz


kendim yanlış yaptığımı hisedersem kendimden utanırım: suçluluk duygusu
Eyvah hissi utanma güvensizlik... Bütün bunlar bizi kurban durumuna düşürür. Şiddetin başladığı yer: düşünceleriniz.

Kendi doğrularım: haklı/ haksız     Doğru yanlış    Normal anormal


Yargılar dnyansi içinde de ; Bunlar "normal" yargılar!

şimdi bu andan itibaren eğer şiddetle halleşmek istiyorsanız içinizde ki suçluluk duygusu: "eyvah bende mi!" dediğimiz yer de kendimize şefkat duymuyoruz. Şevkatli iletişim kurabilmek. Önce kendimize. Kendimize çok şiddetliyiz. Bize çok şiddetli davranıldı. Geçtiğimiz eğitim tornasını düşünün. Yaramaz, utanç dünyasındaydık hep. Ve biz bunları "normal" dediğimiz başlık altında topluyoruz. Ebeveynlerle konuşuyoruz "e canım yaramaz" diyorlar. Öyle içselleşririliyor. Bu da bizim kısa hayatımız, Cumhuriyet tarihi değil. İnsanlık hayatı boyunca şiddetin normal bir şey olduğu içselleştirildi. Savaşlar, ölümler, kalıplar.... Bunlar doğamız olan empatik olan doğamızı, aynalı nöronlarımız var ve sonra değişiyoruz.




Almanyada bir araştırma yapıldı: yaş grubu 6 aylık olan bebekler annelerinin kucaklarında bir kukla tiyatrosu a( Videosunu koy) Suçlu hatalı vs ( Videosunu koy)
6 aylık bbekte şevkat duygusu var. %98 çocukta

27 aylıkken aynı bebekler %27 ye düşüyor şevkat oranı. Çocuklar yetişkinlerin daha önce sosyal hayata girmeden elinde şefkat duygusunu yitiriyorlar.


İnsan oğlunun çok erken yaşta başkalarının doğrularıyla şefkatlarını yitiriyorlar. Bebekken anne ve babanın dorularıyla büyüyor. Eğer etraflarında yanlış ve doğrularla müdehale etmeyen yetişkinler olmazsa o zaman bu çocuklar devirip kaldıracaklar doğru ve yanlış olmazsa şefkatini yitirmeyecekler.

Zihinlerimizde kalıplarımız var biz çocuk için neyin doğru yanlış olduğunu biliyoruz. O kadar müdehaleciyiz. Bir şeye elini uzatınca izin verilmemesi örneğin. Halbuki o çocuk onu ağzına sokacak. Halbuki "temizlik" diye bişey var asla izin vermiyoruz. Ama kendi yargılarımız var. ve ona ı dünyayı keşfetmesine izin vermiyoruz. şuursuzluk böyle bir şey. farkındalık ile şuursuzluk arasında bir nokta.

Şiddetsiz iletişebilmek için farkındalığa ihtiyacımız var. Yetişkin insanlar çocuklar için neyin doğru yanlış olduğundan " eminler" şiddet nesilden nesile aktarılıyor. biz bunu günlük hayattan alıyoruz. sürekli ona şiddet uygulanarak öğrendikleri için onlarda şiddet uyguluyorlar. Çocuksun bilmezsin gençsin anlamazsın. Halbuki bu yargıları görüp ona empatik dille dönebilsek her yargının arkasında bir ihtiyac var. Büyük bir ihtimalle anahtarları yıkada öyle koy diyen insan senin çocuğunun temizlik ihtiyacına katkı sağlamak istiyor. Böyle düşününce içnizde bir değişiklik hissediyor musunuz? Yargılardan uzak durarak onun dünyasına bir ziyaret ederek neler düşünüyora bakmak? belkide sana yardım etmek istiyor. arkasında kendi içine baktığında bunu söyleten motivasyon var. Burada ikinci varsayım çıkıyor ; Bütün insanlar yaptıkları eylemleri bir ihtiyaç karşılamak için yapıyor. İhtiyaclar tüm dünyada ortak. Nerde bu eğitimi yaparsan yap her yerde ki insanın içinde güvene ihtiyaç oluyor. saygıya ihtiyaç oluyor.

3.su ortak olan şey ihtiyaçtır. Yargılar dünyasından ihtiyaclar dünyasına geçerse aslında onu derken bağlantı kurarsak, çift taraflı, yani ben onun dünyasıyla bağlantı kurdum da benim dünyamda da ihtiyaclarım var.

karşımdaki davranışa takılmıyorum o davranışı yaparken benim neye ihtiyacım var a bakıyorum . Onun neye ihtiyacı var arasında bağlantı kuruyorum. Şiddetsiz iletişim bu aslında bağlantı kurmak. siz kalpten bağlantı kurunca bunlar çözülecek.

düşünceler dünyasında olduğumuz zaman fikirlerde hazır. öyle ki düşünce dünyasıyla ilişkiye girdiğimiz zaman güçlü güçsüz haklı hakasız aklımıza gelir. halbuki bu ihtiyaclarla bağlantı kurduğumuz zaman ana geliyorsunuz ve bağlantı kurduğunuz zaman sorun çözülmemiz oluyor ama bağlantı kurulduğu için sakinleşiyorsunuz. Niye bu kadar kabardığımı anladım diyorsunuz. bedeninizde  salgılar değişiyor. kendinizle bağlantı kurduğunuz an yaratıcılık dediğimiz an tam da o an gerçekleşiyor.  bağlantı kurmazsanız yeni çözümlere izin vermezseniz istediğiniz kadar maskaralık yapın olmaz. eğer kendi doğrunuzu kabul ettirmek için yapıyorsanız asla işlemez.



insnalar ihityaclar bazında iletişim kurarlarsa iletişim mümkün bunu salğlamak için seçtiğimiz stratejiler diğer insanları doğrularıyla aynı değildir. Kültürel olarak bile farklı coğrafyadaki insanlara işini sorunca o doğru ve yapıyor. kendi doğruları var. sen buna diretinsen onlar ve biz çıkar. yaptığımız şey kendi doğrularından uzaklaşarak kendi değrlerini oluşturmak. kendi değerlerim var değişme ama bunu kimseye de empoze etmem. kedni doğrularımdan çıkarsam ve başlkasının değerlerini de merak ederdem iletişim için bağlantı kurarım.




2. oturum


Empati ile anlamak: Evrensel ihtiyaclar aracılığı ile dıugusal bağlantı kurmaktır

Empati nedir?

Kibar olmak değildir--------> Duürüst olmak ( hakiki- semimi)
Aynı fikirde olmak değildir-----> Anlamak
Sempati Duymak değildir----->Farkındalık ( Yragılamadan fark etmek)


Biz empati ile sempatiyi karıştırıyoru. ayy kıyamam diyoruz. Bunu dediğimiz anda kendimi geride bırakıyorum. Benim değerlerim öenmli. Onlar benim değerlerim ve değerlerime sahip çıkmam karşımdakini anlamadığım anlamına gelmez. Esnediğimizi hisssederiz bazen. duyduklarıızın bizi değiştirmesine izin vermek bizi güçlendirir. Halbuki bizde doğrularımızdan vazgecersek kayboluruz hiisi hep aşılanmış. Bazi insanlar diyor ki empati kurmak istemiyorum çok fazla kurunca kendimi


Empatik değil sempatik dinliyruz çoğu zaman. bu bizi de yorar.

merhamet kelimesini kullanıcam sevkat yetmiyor bana. birisiyle birlikte olmak yani. Biris olmak değil. bririsyle birlikte olmak. benimde dertlerim açılıyor bende de var vs .... o zaman empati yapmamış oluyoruz. sempati yaparsak tükeniriz. kendi duuygularımız devreye giriyor. bu da bizi tüketir ve depresif moda geçirir. Empatide boşuz. boş olucaz ve biz olucaz. ben benden boşum


Vivet hatırlaya çalıştığı yerde bediz yardım etti: Halbuki ben bulabilirdim ama arkadaşım benim sorunuma sahip çıktı vs... telaşlanıp beni kurtarmaya çalışmasaydın ben onu bulacaktım ama sen benim potansiyelime güvenmedin vs

insanlara güvenmeyi öğrenmiyoruz. ,nsnaların potansiyeline güvenmiyoruz. Sezgisel olarak düşündüğüüz içimize bakınca bulabileceğimiz şeylerden uzaklaşıyoruz.

hepimizin bir temposu var ve hızı var ama sen ona çocuk olduğunu söylemişsin. sınıfınızdasınız ve çocuklara hiç müdehale etmiyorsunuz. Hayal edin. sizce nasıl bişey:

Yıldız: Ders biter ve kazanımı veremem. Beklemem ve giderim naptınız rolleri belirlediniz mi? veya bulamadılarsa su var bunu yapın vs

Vivet: zaman süresi beblli olduğu için mğdehal etmediğinde mevcut zamanı anlamlı değerlendirmek istiyorsun.

Yıldız: benim anlamım daha uzun zaamanlarda birlikte olmak ama mevcut durumda 40 dakika ve müdehale etmek istiyorum

Cansu: bana huzur getiriyor. onlara bugün özgürlk günü dediğimde ne yapacaklarını bildikleri için herkes işiyle mesgul ve ben o dinginliği görebiliyorum.

Hüseyin: hemen hatırlayalım hemen yapalım. Onun rahatsız olduğunu düşünüyorum ve ipucu verirsem kolaylaştırdığımı üşünüyorum.

Vivet: benim rahatsız olduğumu düşündün ve bunu zannettiğin için eyleme geçiyorsun. ben karşı taraf olarak sana diyorum ki ben rahatsız olmuyorum ve bu benim dünyam. ben rahatsız olmuyorum bunu duymak sana nasıl geliyor.

Hüs: kendi kendimi rahatsız ediyomuşm

Vivet: Dugularını sorumluluğunu alıyorum karşımdakinin. Bunu hisseden kim düşünen kim hangisi gerçek olan duygu.... duygu karmaşasından çıkamıyorum. N kadar az duygu o kadar hayat kolay. Duygular neden bana sorun çıkartıyor. Hay allah onu mu üzdüm bunu mu kırdım. Duygularımız bunun için konmamış bize. Duygularımız bizi ayıltmak istiyor. Bu his sana geldi.Bir ihtiyac sana bu hisle geliyor. Sana duygu yargı yüklemek için değil. Ihtiyaçlarımızı fark edebiliyor muyuz? nasıl fark edeceğiz. Şiddetsiz iletişimin şöyle bir katkısı var duygular tek başına kaos yaratır duyguları ihtiyaca bağlamazsanız rahatsız eder kurtulmak istersiniz. Duygularımızı kontrol etmek bastırmak vs değil amacımız duygularımızı fark etmek. Biz bastırmayı çok iyi öğrendiğimiz içn olmayacak yerlerde duygu patlaması yaşıyoruz. Arkadan ittiren duygular beni rahatsız ediyor ve patlıyor. Patlayanlar bilincimde olmayan ve fark etmeden patlayan duygularımızdır. çalışmanın ana hattını duyguları fark etmek, gelen ihtiyacı fark etmek. Metod bu.

Kendimizi ifade etmeyi bilmediğimiz için müdahil karışıyoruz onlara. Baba ilacını yine mi anlamadın yerine ilacını almadığını gördüğüm zaman bu beni üzüyor dersek daha ihtiyaca yönelik olmaz mı?

Birbirimizin alanına giriyoruz. "Ben senin annenim! yaparım." bunun sonucunda insanlar ya saldırıya ya savunmaya geçiyoruz.
Sürekli panik halinde olan yetişkinler bizi yetiştiriyor. "Ay aman dur" bizde panikleyen yetişkinler olarak yetişiyoruz.


Televizyonunuz çok mu kıymetli yükseltirsiniz elektrik mi çarpacak diye korkuyorsunuz o zaman korumalı priz takın ama onu engellleyerek biz panik kültürü oluşturuyoruz. Kuşlar günlerçe kuluçkaya yatar ağzından yedirir. Biz modernleştikçe yuvalar artıyor annelik yapmıyoruz. yapmadığımız için yukarı çıkan suçluluk duygusu daha yukarı çıkıyor. Kuşlar uçma haline gelene kadar ağızdan besleniyor ama bir süre sonra uçuyor ve gidiyor. hatta uçamayanın kıçına tekme atıyor hatta. Biz napıyoruz. Uçma yavrum adelelerin gelişmesin gitme yavrum... Biz özgüvensiz bireyler, ödül ceza veriyoruz. Ödül düşkünü gençler yetişiyor.

nedir bu başkalık? neyi başka yapacağız? yaşadığımız dünya mevcut sistem dünya hali devletler tamamen dominant sistemde kurulu

Eğitimde ana anlayışımız ödül ceza anlayışı. Havuç seven isteyen çocuklar. Karnın acıktığı için yeme anneni mutlu etmek için ye. En doğal sorumluluğun yükünü çocuktan alıp dışarıya veriyoruz. KEndi kullandığınız cümleleri yazın. bu bizi yönlendiriyor aslında.

içsel motivasyon olarak biz biliyoruz doğruları bunu çocuklara öğreteceğiz. Kendi kaynağından uzaklaştırıyoruz çocuğu. Kendi kaynağında olacakki yanlışı o deneyecek.


şiddetsiz iletişimin varsyaımlarından bahsettim ya ne yaparlarsa bir ihtiyacı karşılamak için yapıyorlar. İhtiyaclar ortaktır. Bir diğer varsayımsa insanlar seçebilirlerse gönülden verebilirlerse insanlara hayata katkı bulunmak. bu diğer bi önemli hayli motor becerimiz. insan olarak hayatı sürdürmek için ihtiyaclarımızı karşılamak zorundayız.





BİRİLERİNİN İYİLİĞİNE KATKIDA BULUNMAK



ne oluyorda  bize de, sevkatli doğamızdan kaçıyoruz da katkıda bulunmaktan vazgeçiyoruz? ne oluyorda bundan vazgeçiyoruz? Empatimizi biz ne kaybettiriyor?

-Şevkatli doğamızdan ne koparıyor bizi?

+ yarış
+Rekabet
+alışkanlık
+doğru/yanlış
+ ceza/ ödül
+ tercih ( ya o.... ya o)
+ YETERSİZİM düşüncesi
+ kültürel koşullanmalar
+ Çatışma
+ Dahil olamamamız
+ Ötekileştirme
+ BENCİLLİK
+ -MELİ/-MALI


şiddetsiz iletişim;

1.Adıma diyorki bir davranış, GÖZLEMlenen bir şey geliyor. Uyarılıyoruz. Bizim kafamız hemen buna doğru yanlış diyor iyi kötü diyor normal anormal diyor. Hemen bir yargı geliyor. Süper hızlı düşünceler geçiyor aklımızdan. Haddini bildirmek lazım. Beni dışladılar. Ya teslim olacaksın ya kafalarına sıccaksın. Eyvah çok yetersizim! Gibi düşünceler.

2.Adım içinse bu gördüğümüz düşünceler biizm içimizde DUYGULAR uyandırıyor. Bu duygular bir ihtiyac kendini bildirdiği için farkındalık yaratıyor. İhtiyacın karşılanıyor veya karşılanmıyor. Bu gördüğümüz şey karşılanıp karşılanmamasına karşılık cışku olabilir sevinç olabilir dir duygu getirir.

3.Adım İHTİYAÇlar. Fark ederseniz ihityaçlarınızı duygularınızın sorumluluğunu alabilirsiniz. Çocuk koştuğu için değil düşeceği- güvenliği için endişe duyuyorum o zaman ihtiyacı karşılamak için harekete geçiyorum ve farklı eylemler ortaya çıkıyor

4.Adım RİCA/İSTEK. Bu ihtiyacımı karşılamak için ne yapamlıyım sorusunu cevaplayınca eylem ortaya çıkıyor.  Özellikle sosyal işlerde çalışan isanların sık sık bu adımı kullanaları gerekir. "Dinlenmeye ihtiyacım var!" " Rica edeyim zeynepten bes dakika çıkayım" Kendinize gösterdiğiniz özen kadar başkasına özn gösteririsiniz. gerisi kibarlık. KEndi ihtiyaçlarınızı görmeden dinlerseniz tepki verirseniz engeller dünyasına girersiniz.


Kültürel koşullanalarımzda anda duramamak çözüm odaklı olmak var. Halbuki anda durmuyoruz. Daha ihtiyacı bulamadık. Dur! Durmazsanız önerileriniz hafızada ezberlenmiş şeyleri kullanırsınız. Bu tavsiyeyegirer. Tavsiyeden hoşlanan var mıdır? tavsiye dinledikten sonra teşekkür eden olur mu? Akıl fikir istemiyoruz bunlar empatinin karşısındaki şeyler.

Metos bu. Kndimizle iletişim kurucaz empati kurucaz karşımızdaki ile empati kurucaz. Duygularımızı ifade edicez. İhtiyaçlarımızı belirleriz. Bu iletişimi başlatır.

Yargıla dünyamız çok kuvvetli. Gözlem yapıyoruz ve hemen değerlendiriyoruz. Ne oldu sen nasıl değerlendirdin? Biz bundan hemen vazgeçmicez. Yüksek alcak vs. Lüzümu olmayan iişkileri aksatan yerde kullanmamak bu gözlem ve değerlendirmeyi.

Yargıladığım an aramıza duvar örüyorum. Asla o kadın bir daha bu duvarı geçemez. Görüyoruz bencil diyoruz. Kim güçlü? Bunun bana bedeli ne olur? Ona göre tepki veriyoruz. Ben haklıyım o haksızsa ona kızıyoruz. Eğer bunu düşünüyorsak bu acaip adrenalin pompalar. Hop diye çıkarız içimizde. Ya soğuk öfke, eğer çok " eğitimliysek" ya da saç baş :) sonuç olarak tepki veriyoruz. Biz tepki verince karşı tarafta tepkisini veriyor. Eğer topluma uygulamak istiyorsak mekanizmalar önemli. Karşıt erki ve bu döngünün sonunda da görün mü ben söyledim son sözü, haklıyım. Benim yargı sistemim biraz daha derinleşiyor. Yaşlandıkça o minik yollar otobanlara dönüyor. Yıllarca tekrarlaya tekrarlaya bunu içimize yedirdik, içselleştirdik.



Önemli olan senin kendi içinde kendini kullanman kendine dönmen. Farkındalık yargılamadan içini izlemek. Yargılamadan içine sorarsan endi içine sineni bulacaksın. Bir ihtiyacına uyup uymadığını fark edeceksin. Bu benim değerlerime uymuyor diyeceksin ya da bu benim ihtiyacımı karşılıyor diyeceksin. Acabaları bana değil kendine sor. Dış dünyanın sana empoze ettiği doğrulardan çıkıp kendi doğrularını bulacaksın.

ben düşüncelerimin esiri değilim. Onlar benim düşüncelerim. Ben onların değilim. Bu anda bir "es" veriyorum. Ay yanlış yapıyorum demek yargılamaktır. İçimde ne canlanıyorsa onu kabul etmek, eğer hala yargı yapıyorum dersem bu bana utanç duygusunu doğurur. ama ben düşüncelerimi yönetebilirim. Buradaki düşünceler ve yargılar dünyasına biz "çakal dünyası" diyoruz.

Sabahın özeti:
Öğrenme, baskıcı taktiklerle motive edilemeyecek kadar kıymetli

Suçluluk, utançtan kurtulmak ceza korkusu ya da ödül almak için davranmanın bedeli ağır olur.

İKTİDAR KÜLTÜRÜ: Bize şiddetten zevk almayı öğretir.
Kullandığı dil mecburiyet dili  ......meli....., ..... malı.
Suçlama, utandırma insanlara kendinden nefret etmeyi öğretir.



Öğleden sonra:


5'er kişilik alıştırma grupları oluşturuldu.

Öncelikli hatırlatmalar: Biri bize empati verirse bizim gelişmemiz artar. O yüzden empati almak önemli.
Hem kendimizin empatik yönünü tanımak
Eğer mevcudiyetinizi sunarsanız dil bile kullanmayabilirsiniz.
Hem empati alma hem de empati verme çalışması yapacağız.


Bir şef ve etrafında 4 kişi diziliyor. Gözlemci-Duygucu-İhtiyaçcı-istekçi. Bu çember sıra ile kayıyor.

duygucu ŞEfi dinlerken duygular kısmına bakıyor. Bunu söylerken neler hissediyor? Gergin olabilir hoşnut olabilir vs... not alıyor. İhtiyaçcı ise ihtiya. listesinden bu ihtiyacları buluyor. A( Şefin) 5 dakikası var. A 5 dakika veryansın ediyor, anlatırken şiddetsiz iletişim kulllanabilir. Bu Empati kankalığı :)

özlemci anlatılan hikayedeki tetik konuy seçecek. Yapılan davranış ne ise orada netleşmeye çalışacak.

İstek ricacı sorunu çözecek değil. Doğru duygu,  ihtiyaç bulmak tahmin etmek zorunda değiliz. İsteline sey anlamak. Sorular sorulacak. Sorular merak içerebilir.

İhtiyacın düzense aklına gelen bir şey var mı? Bırakın kendi sorununu kendi çözsün. Kendini en iyi o tanır. Soru sorarark onun netleşmesine yardımcı olmak. Ricanın amacı sorununu çözmek için bir eylem bulabilmesine yardımcı olmak. Tüm hayatını düzeltecek bir plan yapmıyoruz. Bir sonraki adımını bulmasına yardımcı oluyoruz. İşimiz tahlil etmek değil, dinlemek.



Son Oturum:

5'er kişilik çalışma gruplarının değerlendirilmesi yapıldı.

Nasıldı? Bu alıştırmayı yaptığımda ne öğrendim? Sorularım var mı? Empati ile dinlemek nasıldı? Empati ile dinlenmek nasıldı?


Şef olduğumda dinlendiğimden o kadar emindim ki dinlendiğimi hissettim. Karşı taraftayken ise  her birinin üzerinde uzunca çalışmak gerektiğini düşündüm. Bu beni kaygılı hissettirmedi ve öğrenmek için daha motive olmuş hissettim.


Şevket: Şefken de dinleyiciykende aslında dinlediğimi hep hissettim. Kendim konuşurken kendi içimi dinledim o eslerde dinleyiciykense karşımdakileri dinledim. Ç0k güzel histi.

Ezgi: Başlarda çok gerildim ne nerde nasıl bulucam gibi. sonrasında ise  Empatik olabilmeyi başarabileceğime güvenmeye ihtiyacım olduğunu fark ettim.

Bahar: En zorlandığım kısım gözlem ve istek kısmıydı. Yoru yapmadan o kısmı bir türlü ifade edemediğimi fark ettim. Çok zordu zaman zaman birbirimizi durdurduk. Şefken derdimi anlatırken aslında arkadaşlarımın bana sorduğu sorulara daha önce bakmadım bu beni rahatlatttı. Kendimle bir yolculuğa çıktım. İhtiyacımın farkında değilmişim bunu fark ettim. içimdeki duygu aslında ihtiyacımla örtüşmeyen bir duyguymuş. Sonra o duyguyu başka ihtiyaçlarla bağlayınca, ihtiyacımı da farklı duygularla eşleştirince rahatladığımı hissettim.

Zeyyat : Şiddet ortamını minimize ediyor. O çok önemli. Bende kendimi güvende hissettim. Her yerde bahsedilmeyecek bir şey paylaştım ve anlatabilmek bile benim için enerji kaynağı oldu. Çözüm zeminini yaratıyor. Onun için ben teşekkür ediyorum.

Cansu: Dinlerken yorumlarımı yapmaktan alıkoyamadım aslında.

Vivet : Bunu fark edince ne yaptığımızı bilmek, fark ettiğimizi fark ederek kendimize daha çok yardım edebiliriz.

Cansu: Evet. Anlatırken çok iyiydi ama dinleyici olunca ihtiyaç ve duyuyu karıştırdım. Orada bi süre karman çorman oldu ama sonra toparladık. Keyifli geçti benim için.


Fark ettiyseniz yarım çember olun dedim. Yarım çember olmak bile anlatıcıya bir alan yaratıyor aslında. dinlenilmek çok güzel dört çift gözün size bakması. Güven dediğimiz yer bu gözlerden geliyor. Empatini akışını sağlayan seni dinleyeceklerini biliyor olmak.


Empati vermenin şöyle bir iyi tarafı var. Karşı tarafın kafası karışık size hikaye anlatıyor. KArma karışık bir kütüphane aslında. Size anlatıyor ve siz sorular soruyorsunuz. Sözel ikramların değeri -duygular ve ihtiyaçlar-arşımızdaki insanın içindeki dünyaya bir dil vurmasını sağlıyor.
Biz empati verirken karşımızdakinin kendini anlamasını sağlıyoruz.

Sempati alırken ve verirken bir liste yapabilirsiniz kendinize:
Gözlemim - duygum- ihtiyacım gibi gibi.... ama bu başlarda bireysel gitmesi zor ama alıştırma grupları ile rahatlıkla geliştirebilirsiniz. Bizim doğamızda empati var çünkü.

 Ben bu alıştırmadaki yöntemi "şefkatlı dinlemek" filistin israil arasındaki barışı sağlamak için yaılan bir uygulama. Empatik duyulmaya ihtiyacı olan oturuyor etrafında dar ve geniş çemberler oluşturuluyor. Bu eylemin kendisi bile anlaşılmaya yetiyor.

Soru: Bunu uygularken 4 kişi isek hangi iki alanı birleştirelim?

Duygu ihtiyaç olabilir.

Soru: Ben bunu kurumumda uygulamak istiyorum profesyonel bir destek almalı mıyız ben bunu aktarabilir miyim?

Aktarırsan ne güzel. Bana da geri dönütleri iletirsen şükran duyarım. her şey denemekten geçer. Önce zaten güven duyduğun birileri ile başlayabilsin.